Site açılış tarihi: 27 kasım 2012
Geçen ayki Günlük ort. ziyaret: .. 174
Ay içinde en yüksek ziy sayısı: .242
Geçen ayki ziyaretçi sayısı: . 5234 (Mayıs 2023)
Toplam ziyaretçi sayısı: 852 224

Diğer Meslekdışı Kitaplar » Hindistan'da Yazdım » Önsöz ve Delhi




       HİNDİSTANDA YAZDIM

       Prof. Dr. Atilla Alpbaz

 

        ÖNSÖZ


        Bu kitap iddiasız bir sohbet yazısıdır. Hindistan hükümetinin sağladığı bir imkanla bu ülkeye gittim. Akşamlarım boştu. Gezi hatıralarımı yazmaya başladım. Bu ara bazı akşamları gezi ile ilgili yazacak bir şey kalmayınca aklıma gelen her konuda düşünce ve hatıralarımı karaladım. Hayatımı anlattım. Benim hayatım, görüşlerim, düşüncelerim herkes gibi bana özel. Bazı görüşlerim kimilerine ters gelebilir. Bu konuda herkese yürekten saygılıyım. Bu fikirlerim ile en ufak bir tartışmaya girmeyi de istemedim. Soran olursa da bir sohbet çerçevesinde kalmaya çalışacağım. Kimseyi de incitmek veya yermek amacım değil ama, bana göre doğru olanı da yazmaktan çekinmedim. Benim fikirlerim ve doğrularım bunlar, başka fikirler de olması doğaldır. Bu nedenle bazı okurlar bu fikirlerimi beğenmezler ise hoşgörünler.


         Sadece yazdım. Gezide elde ettiğim bazı broşürler dışında hiç bir dokümandan yararlanmadım. Bu nedenle yanılmalarım da olabilir. Hoşgörüle. 5.9.1990.

 


         YOLCULUGA BAŞLAYIŞ
         Hindistan. çocukluğumdan beri bende devamlı büyük bir ilgi uyandırmıştır. Bu ülke, okuduğum macera romanlarında beni daima düşündürmüştür. Büyük bir ülke. Nüfusu ise neredeyse bir milyara yaklaşıyor. Son tahminlere göre 900 milyon dolayında. Ekonomi açısından dünyanın 20. sıralarında olan güçlü bir ülke. Dünyada atom bilgisine sahip ve atom santralleri bulunan bir ülke. Her konusu ile güçlü.

 

     Ülkede pek çok lisan konuşuluyor. Genel olarak 20 lisan halen kullanılır durumda. Bu kadar karışık etnik grupları bünyesinde bulundurmakla beraber dünyada demokratik kanunları en ileri olan ve uygulayabilen ülkelerden birisi. Tekrar bu ülkeye gitme imkanı buluyorum. Bu kez neler göreceğim. Yolculuğum ve seyahatim nasıl geçecek. Bu kez bütün seyahat hatıralarımı tutma kararı alıyorum. Elimden geldiği kadar gördüğüm her konuyu yazmaya çalışacağım.

 

       Hindistan'ı daha önce 1980 yılında bir kongre nedeni ile ziyaret etmiştim. Toplantı güneyde Cochin denilen şehirde yapılmıştı. O zaman Güney Hindistan' ı düşündüğümden daha temiz bulmuştum. Hava sıcak olduğu için halkın çoğunluğu her gün yıkanıyor ve elbise değiştiriyordu. Doğal olarak milyonlarca insan arasında bize göre çok farklı insanlar ve tipler vardı. Yiyecekleri bize göre farklı olduğundan biraz sıkıntı çekmiştim. Çoğunluğunda, özellikle öğle yemeklerinde otele gidip yemek yeme imkanı bulamayınca öğle yemeklerini iki üç muz ile geçiştirmiştim.

      Kongre sonu zamanım olunca çocukluğumuzda adı Seylan olan ve günümüzde Sri Lanka olarak bilinen ülkeye giderek çok merak ettiğim bu adayı da ziyaret etmiştim. Bu ülkenin Colombo denilen şehrinde 3 gün kalarak ilginç günlerim olmuştu. Benim için çok ilginç olan bu gezimde Madras ve Bombay'da da bir kaç gün kalarak Hindistan'ı tanımaya çalışmıştım.


         Bu kez, aradan 10 sene geçtikten sonra, Hindistan'ı tekrar ziyaret etme imkanı buluyorum. Dört hafta süre ile Hindistan'ın; Delhi, Kalkuta, Coimbatura ve Madras şehirlerinde kalarak bu şehirlerdeki üniversiteleri ziyaret edeceğim. Amacım, Su Ürünleri ile ilgili çalışmaları incelemek ve imkan bulabilirsem bu üniversitelerde Türkiye'de balık yetiştiriciliği konularında birer konferans vermek. Ama, bu notlarımda resmi ve bilimsel konulara pek yer vermeyeceğim. Bu konulardaki çalışmalarımı başka bir dokümanda toplayacağım.

       İnsan bir ülkeye kongre için gittiği zaman pek fazla gezme imkanı bulamaz. Akşama kadar çeşitli tebliğleri dinlemek, not tutmak için çalışırsınız. Bu kez ise durumum farklı diye düşünüyorum. Çünkü bu seyahatimde 50. yaş günümü de kutlayacağım. Bu yaşta artık çok değerli olan bu imkanı konferanslar ve bazı toplantılar dışında Hindistan'ı ve Hint halkını tanımak amacıyla kullanabileceğim.

     Bu gezi için önce İzmir'den İstanbul'a geliyorum. Saat 19'da İstanbul'dayım. Gümrük işlemlerimi İzmir'de yaptıkları için bizi transit yolcular kısmına alıyorlar. Uçağımız saat 22' de kalkacak. İstanbul hava alanında bir hamburger ile kola alıyorum. Amerika'da bile 1000 TL. olan bir bardak kola İstanbul hava alanında 4500 TL. olmuş.

      Bu yazıları bekleme salonunda yazarken bir Hintli grup geldi. Yakınıma oturdular. Bir kadın küçük bir kitaptan kısa dualar okudu. Diğerleri ayakkabılarını çıkardılar. Kadını huşu içinde dinlediler. Duaları kısa sürdü ve oturdular. Kadın ve erkek birlikte dua ettiler. Demek ki ibadette kadın ve erkek yan yana dua edebiliyordu. Yanımda oturan hintli ile selamlaştık. Fakat İngilizce bilmediği için karşılıklı tebessüm etmekle yetindik.

       Uçağım yarım saat gecikme ile 22.36'da kalktı. Airbus uçağımız çok rahat. Slayt ile devamlı olarak nereye geldiğimizi, kaç km kaldığı, dışarıdaki hava sıcaklığı, takriben kaç saat sonra yere ineceğimiz konusunda devamlı bilgiler veriyor. Örneğin şu anda saat 22.56, uçuş yüksekliğimiz 10.058 m., sıcaklık dışarıda -45 "C, 181 km yol almışız, Delhi'ye 4.395 km. var. Gerçekten ilginç bilgiler veriyor ve insanı oyalıyor. Bu uygulamadan memnun oldum. Artık belirli bir yüksekliğe ulaştığımız için uçağımız çok rahat gidiyor. En küçük bir titreme yok. Uçakta birer çorap ile gözbağı dağıtıyorlar. Pek çok dış seyahatim oldu ama ilk kez bu tür bir ikram ile karşılaşıyorum. Güzel bir uygulama. Uçak yolculukları genellikle insanı yorar. Ayakkabılarımı çıkarınca ve bu terliğimsi çorapları giyince rahat edeceğimi umuyorum. Hemen ayakkabılarımı çıkardım ve verilen kısa çorapları giydim.

        Yanımda oturan yolcu Kıbrıs'lı. Avusturalya'da çalışıyormuş. Saat 8' de İstanbul'a inmiş ve 14 saattir hava alanında bekliyormuş. Yorgun. Hemen uyumaya başladı. Bayan hostesler içki dağıtmaya başladılar. Şu an Delhi'de saat 14.34, Türkiye'de 11.34, Demek ki arada 3 saat fark var. Bu gece benim için 3 saat daha kısa olacak. Uçak devamlı aynı yükseklik, 10.058 metrede uçtuğumuzu gösteriyor. Demek ki devamlı uçuş yüksekliğimiz bu olacak. Saatte 909 km. hızla gidiyoruz. Şu an saat 02.35 ve Afganistan üzerinde uçuyoruz. Afganistan'da ise saat 04.35 imiş. Bu durumda Afganistan'la aramızdaki saat farkı 2 saat oluyor. Dışarıda ısı -34 "C, ve 1 saat 20 dakika sonra Delhi'ye varabileceğimizi öğreniyorum.


          





 DELHİ


          Hava alanına sabah saat 06.30 dolayında indik. Hava alanından çıkınca bir çok taksi şoförü etrafımı çevirdi. Fiyatlar makuldu ama daha önceden tecrübeli olduğum için otobüse binmeyi tercih ettim. Delhi 13 km. uzaklıktaymış. Bankada 200 DM bozdurdum, bana 2100 rupi verdiler.

     Otobüsten inince bir araba ile bana bu burs imkanını sağlayan Hindistan Hükümeti Milli Eğitim Bakanlığındaki ilgili daireye gittim. Her türlü hazırlığı ve hangi üniversiteleri ziyaret edeceğimi planlamışlar. Bütün otel giderlerim Hint hükümetince karşılanacak ve ayrıca günlük 216 rupi hesabı ile bana 6780 rupi ödediler. Bir taksi ile kalacağım otele geldik.

     

 Otelin adı Janpath. 1958'de yapılmış. Fena sayılmaz. Hemen bir banyo aldım. Saat 12 idi. Yemekten sonra 4'e kadar uyumuşum. Delhi'de grev varmış. Saat 5'de yürümeye çıktım ama dükkanların hepsi kapalıydı. Yarın açılacak diyorlar. Biraz dolaştım ve saat 18.30'da otele döndüm. Yine uzandım ve saat 20'de uyandım.

        Otelin lokantasına indiğimde içimde ne yiyebileceğim düşüncesi vardı. Neyse ki otelde 3 çeşit lokanta varmış. Bunlardan biri continental, birisi sadece sebze yiyenler, diğer bir ifade ile vejetaryenler, diğeri ise Hint yemekleri için idi. Ben continental olan lokantaya giriyorum. Yemek açık büfe olarak veriliyor. Otuza yakın yemek çeşidini masanın üzerine sıralamışlar. Böylece bu otelde yemek sıkıntımın olmayacağını anlıyorum. Tabaktaki yemeğim bitmişti. Sabahtan beri doğru dürüst bir yemek yiyemeyince ve arada çok fazla terlediğim için Hindistan seyahatimde zayıflayabileceğimi düşünmüştüm ama bu tür bir yemek yersem, değil zayıflamak, şişmanlarım diye düşündüm. Gerçekten oteldeki yemekler çok nefisti. Her halde biraz fazla yedim ki, şu an bile midemi sıvazlıyorum. Tatlı da yedim. Masada yedi çeşit tatlı vardı. Tatlılar çoğunlukla meyvalı, kremalı ve hafif tatlılardı. Herhalde İngilizlerden öğrenmişler diye düşündüm. İçimden 150-200 rupi versem, yine de ucuz sayılır, diyorum. 200 rupi bizim para ile 30.000 TL. civarında. Hesabı istedim. 85 rupi, bizim paramızla 12.000 TL. veya dolar olarak 5-6 $ arasıydı (1 dolar=2.740 TL). Doğrusu çok ucuzdu. Geçen yıl Amerika'ya gittiğimde 5 dolara ancak iki sandviç alabilmiştim. Burada ise açık büfede yiyebildiğin kadar. Bu ekonomik bir haksızlıktı. Hindistan hükümetine içimden teşekkür ediyorum. Güzel ve yemekleri iyi bir otel de yer ayırtmışlar.


         Sabahleyin uğradığım devlet dairesinde evrak evrak üstüne. Her tavanda iki üç tane büyük vantilatörler devamlı olarak dönüyor. Bu dairede oturunca hemen 4-5 tane sivrisinek ayağımdaki çoraba aldırmadan hoşgeldin demişlerdi. Ayaklarımı kaşımaya başlayınca Hintli memurlar ayaklarımı masanın altına sokmamamı öneriyorlar. Çünkü vantilatör etkisi olmayan masa altlarında sivrisinekler daha rahat hücum ederlermiş. Gülüşüyoruz. Sabah sabah aşırı da terliyordum. Uçaktan inmişim yorgunum da. Sivrisinekler yorgunluğun tuzu biberi oluyor. Bir ara kendime kızıyorum. "Senin bu sıcak aylarda, buralarda, ne işin var" diyorum. Neyse otelde rahatım. Odam klimalı. Ayrıca otel odalarını çok bilinçli inşa etmişler. Odamın doğrudan sokağa açılan penceresi yok. Camlı bir balkon ile odayı sokaktan ayırmışlar. Yatmadan önce biraz lobiye indim. Haberleri dinledim. Delhi'de grevler var. Penjap'da 25 kişi ölmüş. Bir sürü mahalli olay. Ülke çok büyük olunca bu gibi olaylar artık günlük konular haline gelmiş. Yollarda her türlü insan mevcut. Lobide 3 genç ile tanıştım. Delhi'de görülebilecek yerleri öğrenmeye çalışıyorum. Odamda buzdolabı ve televizyon da mevcut. Televizyonda esas olarak iki kanal var. Diğer iki kanalda ise otel idaresi video yayını yapıyor. Bir kanalda İngilizce, diğer kanalda ise, Hintçe film oynatıyorlar.

 
         Hindistan'daki ikinci günümde sabah saat 9.30'da uyanmışım. Tam 11 saat uyumuşum. Hayattaki en uzun uykularımdan biri diye düşünüyorum. Farklı iklim ve yorgunluk sonucu iyi bir uyku insanı dinlendiriyor. Televizyonda teletex var. Devamlı uçak, tren, döviz fiyatları konusunda bilgiler veriyor. Haber özetleri sunuyor ve gazete başlıklarından bilgiler veriyor. Hava sıcaklığının 33 C olacağını bildiriyor. Yüksek bir hava sıcaklığı değil ama hava rutubetli olduğu için etkili oluyor. Delhi'de bir gün kalıp Kalküta'ya geçeceğim.


       KALKÜTA'YA UÇUŞ


        Bu satırları Delhi-Kalküta uçağında yazıyorum. Tanrı izin verir ise iyi bir yolculuk olacak. Uçağımız Airbus 320 tipi. Yalnız koltukları biraz sıkıştırarak daha fazla yolcu almasını sağlamışlar. Uçağa binince hemen birer şeker ikram ettiler. Rahat bir uçuş yapıyoruz. Şu an boş olduğumdan dünkü hatıralarımı yazmak istiyorum.


      DELHİ HATIRALARIM


         Dün bir ibadet yerini gezdim. Bir çok resim çektim. Çok ilginç bir tapınaktı. İçeriye girerken ayakkabılarımızı çıkardık. İçerisi çok temiz. Bir çok renkli Buda heykelleri var. Her heykelin bir özelliği varmış. Bu mabet Birla Temple olarak tanınıyor. Heykellerin özelliklerini mihmandarımız anlatıyor, ama hepsini öğrenmek mümkün değil. Bu tapınağa girerken ellerinde yılan olan iki Hintli ile resim çektirmek istiyorum. Olur diyorlar. 100 rupi istiyorlar, 10 rupi veriyorum. Memnuniyetle eğiliyorlar. Burada yabancılardan ne koparırlarsa kar biliyorlar. Bunu hemen ilk günde öğrendim. Artık sokaktaki satıcılara da alıştım. 100 isterlerse 10 vereceksin. Bazen bu bile çok geliyor. Dün bir Delhi haritası aldım. 100 rupi istedi, ben 10 rupi dedim. Hemen verdi. Akşam otelde barmene sordum, "5 rupi yeterdi" dedi. Bu tapınağı gezdikten sonra beni buraya getiren şoföre "Bekleme, git" dememe rağmen beni bekledi. Bu tür beklemeler beni sıkıyor. Neyse, tapınağı benimle birlikte gezdi. Resim çekmeme yardımcı oldu. Bir kere de birlikte resim çektirdik. Daha sonra Hindistan parlamentosuna gittik. İçeriye girmek yasakmış. Uzaktan binayı seyretmekle yetindik. Bu bina Delhi zafer abidesinin tam karşısında bulunuyor. Zafer anıtı çok büyük bir yapı. Uçaktan bile çok muhteşem görünüyordu. Hükümet binası ile zafer anıtı arasındaki yol çok geniş. İki tarafı çok geniş park ve yeşillik olarak bırakılmış. Burada çeşitli toplantılar ve grev gösterileri yapılıyor. Zafer anıtı yanında turistlere gösteri yapan yılan oynatıcıları var. Yerli, yılanı boynuma dolayarak resim çektirmemi öneriyor, ama çekiniyorum. Ne de olsa yılan, soğuk bir hayvan.