Site açılış tarihi: 27 kasım 2012
Geçen ayki Günlük ort. ziyaret: .. 174
Ay içinde en yüksek ziy sayısı: .242
Geçen ayki ziyaretçi sayısı: . 5234 (Mayıs 2023)
Toplam ziyaretçi sayısı: 852 224

Diğer Meslekdışı Kitaplar » Ben Bypass Oldum » 3. Yıl


   İnanç

 Bugün 12 Temmuz 1997 ve şu an saat öğleyin 13 sıraları. Bundan tam üç yıl önce şu sıralar ameliyattan yeni çıkmış bulunuyordum. Kendimde değildim. Ameliyat sırasında başımdan geçenler konusunda hiç bir şeyde hatırlamıyordum. Modern teknoloji ile ruhumun esir alındığı ve uyuşturulduğum bir dönemde kalbim ile ilgili her türlü tamirat tamamlanmıştı. Şu an tam üç yıllık bir by-pass 'lı olarak yaşanmış bir ömrüm var. Şu an nasılım diye düşünüyorum. Allaha şükür ki kalp açısından bir sorunum olmadığını görüyorum ve öyle hissediyorum.

 
Bugün günlerden cumartesi. Hafta sonu tatilinin ilk günü. Saat 7.30 da uyanmışım. Gece Dünürler biz de olduğu için gece saat 2 dolaylarında yattık. Geç yatmış olmamıza rağmen normal zamanda yataktan kalktım. Nedense ömrüm boyunca sabahları öğleye kadar uyuma alışkanlığını elde edemedim. Yaz kış yıllardır saat 7 dolayında uyanırım. Günlerden pazar veya pazartesi olması farketmez. Bazı arkadaşların tatil günlerinde öğleye kadar uyuduklarını işitirim. Özel olarak bu günlerde öğleye kadar nasıl uyuyabilirler anlayamam. Acaba by-pass olmamda bu gibi davranışlarımın etkisi var mı diye düşünürüm. Niçin ben de diğer insanlar gibi tatil günlerinde öğleye kadar uyuyamam. Neyse ki son bir iki yıldır öğlenleri bir saat kadar uyumaya çalışıyorum. Bazı günler tam uyuyamasam da gözümü yumarak istirahat ediyorum. Bu küçük kestirmeler bile bana bir dinçlik veriyor.
 
Sabahleyin kalktıktan sonra, bisikletle gazete almaya gittim. Yaz aylarında İzmir Narlıdere sahil evlerindeki babamdan kalma bir evde oturuyoruz. Bu yerler 1985 yılına kadar bir sayfiye özelliğindeydi. Hele bu evi satın aldığımız 1967 yılında deniz pınl pınldı. Bugünkü Çeşme denizinden bir farkı yoktu. Bu özelliğini 10 sene öncesine kadar devam ettirdi ama, şimdi ne yazık ki kirlenmiş durumda. Balık da çok boldu. Eski yıllarda her akşam balığa çıkar sele sele çipura getirirdik. Şimdilerde ne balık kaldı ne sayfiyelik. Fakat İzmir'in meşhur imbat rüzgârını alan bir konumda olan bu evimizde hiç terlemeden yıllardır yaz aylarında zevkle yaşıyoruz. Evin konumu bakımından da şanslı sayılırım. Babamızdan kalan bu ev 1983 yılında yanınca bir bina altına üç ev sıkıştırdık Benim ev orta kısımda olunca yaz aylarında bile alt kat tabiri caizse buz gibi serin oluyor. Şu anda bu yazıyı da çalışma odamda yazıyorum. Bugün eşim ve oğlum uyanmadan gazete almak için bisikletle Narlıdere'ye gitim. Gazete yanında fırından yeni çıkmış simit ve taze ekmek aldım. Tatil sabahları ailece kahvaltı etmeyi çok severiz. Taze ekmek ve gevrek alma görevi bana ait. Ocakta çayın altını yaktım. Saat 09'a yaklaşınca eşimle oğlumu artık uyandırmak için televizyonun sesini biraz yükselttim. Eşim kalktı geldi. Deniz kıyısına soframızı hazırladık. Zevkli bir tatil kahvaltısı yaptık.
Narlıdere'ye bisiklet ile gidiş geliş tam 50 dakika sürdü. Bu benim için hafta sonu spor faaliyetiydi. Ameliyattan sonra doktorum yürüme yanında yüzme ve bisiklet binmemin de çok yararlı olacağını söylemişti. Bu gidiş geliş sonunda hiç yorulmadım dersem yalan olmaz. Hafif terlemişim. Nefesimde ve kalbimde hiç bir zorluk yok. Bu durum kalbimin tıkır tıkır çalıştığını gösteriyor. Dün akşam üzeri de bahçede bir saat kadar çalıştım. Bunu da zevkle yaptım. Şu an diyebilirim ki geçen yıldan daha iyi durumdayım. Üç yıl geçmesine rağmen her yıl daha iyi olduğumu ve hep iyiye doğru gittiğimi hissediyorum. Sağlık bakımından da devamlı bir gelişme içerisinde olduğum duygusu içerisindeyim. Bu da benim yaşam zevkimi artırıyor. Her şey bundan sonra Yüce Tanrımın çizdiği kadere bağlı. Hiç bir şeye ömür biçmek mümkün değil. İyiyim dersin bir saniye sonra gidersin. Gidecek yerler uzun yıllar da yaşarsın. Zaten hayatın felsefesinde temel olan konulardan birisi de belirsizliktir. Bir saniye sonra ne olacağını Yüce Tanrıdan başka hiç bir kimse kestiremez. Bir araba çarpar gidersin. Acaba dün trafik kazalarında ölen on kişinin aklından bir trafik kazasında ölmek geçer miydi? Dün Tayland'da bir otel yanmış, 75 kişi yanarak ölmüş. Hayat bu gibi belirsizliklerle dolu olduğuna göre kadere teslim olmak en kolay kurtuluş yolu olmayacak mı?
 
Bu arada, by-pass olanların ameliyattan sonraki yaşama süreleri ne kadardır şeklinde bir soru benimde aklıma takılan bir konu olduğunu söylemeliyim. Çünkü bu konuda benim de olumlu ve olumsuz düşünmeme neden olabilecek duyumlarım olmadı değil. Bir ara bu konuyu doktoruma sorduğumda verdiği cevap şuydu, "By-pass olmuş hastalar için standart bir ömür biçmek söz konusu olamaz. Herkesin kendi kalbine, damarlarına ve diğer hastalıklarına veya vücutlarının sağlamlığına bağlı olarak diğer insanlarda olduğu gibi ömürleri de farklı olacaktır. By-pass olmuş kişi on sene de yaşar otuz sene de yaşar. Diğer insanlarda ömür ne ise by-pass olmuş kişi/erde de aynıdır. Bu kişinin beden yapısına kalmış bir olaydır. Bana yirmi yıl önce ameliyat olmuş pek çok insan geliyor. Görülüyorki ömür by-pass lı olsun olmasın değişkendir ve Allah'a kalmış bir konudur. “şeklindeydi.
 
Şu an biliyorum ki ömür konusunda hiç bir şey söylenemez. Yaşam şansımız sağlıklı olduğu söylenen bir kişiden farklı değil. By-passlılar arasında ölüm oranı diğer kişilere göre daha fazla olması veya olmaması da bir kriter olamaz. Çünkü her kişinin kendi yapısıyla ilgili bir olay. Bu nedenle bu konuyu akla takmak, acaba ben daha uzun yaşar mıyım veya yaşamaz mıyım diye düşünmek hiç doğru olmuyor. Her şeyin Yüce Tanrıya ait olduğunu bilmek ve fakat bir by-pass lı olduğumuzu düşünerek kendimizi korumak ve bundan sonra işi kadere bırakmak en akılcı yol olsa gerek. Burada kendimize iyi bakalım derken, by-pass olduğumuz için değil, daha önce by-pass olmamıza neden olan faktörler konusunda dikkatli olmamız konusundadır. Çünkü biliyorum ki damarlarımın tıkanmasına neden olan sebepler konusunda dikkatli olmazsam bazı damarlarımın tekrar tıkanması ve yeniden ameliyat olma gibi durumlarda ortaya çıkabilecektir. Bu nedenledir ki ikinci kez ameliyat olanların oranı % l5'ler 'dolayında olabildiği yazılmaktadır. Bunun ana nedeni de bir damara by-pass yapıldıktan sonra aynı damarın alt kısımlarında veya diğer damarlarda yeni tıkanmalar olmasıdır. Burada şunu da vurgulamak gerekiyor ki, by-pass ameliyatı ile tıkanmış olan bir damar tamir ediliyor. Fakat hastada damar tıkanma nedenleri tedavi edilmiyor. Bu nedenle ameliyattan sonra başka tıkanmalar olması da mümkün. Bu nedenle hastanın damarlarının tekrar tıkanmaması için gerekli gıda ve yaşam koşulları ortamını yaratması ve uyması gerekmektedir. Tekrar aynı duruma düşmemek için elbette ki önerilenlere dikkat etmekte yarar var. Bunu tam olarak yapıp yapamadığımı da bilmiyorum.
 
Ameliyat olduğumun, tam bilemeyeceğim ama, dördüncü, beşinci aylarında basit hareketler ile yorulmadan bahçedeki bir saksıyı temizliyordum. Bu ara evimize gelen bir ahbapla sohbet ediyorduk. Bu ara konuşma by-passlı bir kişinin bahçede çalışıp çalışamayacağı konusu üzerinde yoğunlaştı. Bir ara misafir .arkadaş,
 
-Benim bacanağım da by-pass1ı idi. Bahçede çapa ile hiç çekinmeden çapa çapalardı dedi.
-Peki, dedim, sonra ne oldu, . diye sordum 
Arkadaş gayet doğal bir tavırla,
-Altı ay sonra bir gün bahçede çapa çapalarken küt diye ölüverdi
,demez mi
 
O an şok olduğumu hatırlıyorum. Hep bu cevabı hatırlar ve şaka ile karışık düşünürüm. Şimdi biliyorum ki bu kişinin by-pass olduğu için ölmesi mümkün değildi. . Olsa olsa onu by-pass olmaya zorlayan nedenler konusunda pek dikkatli olmadığı için ölmüş olabilirdi. Belki tekrar etmiş olacağım ama, by-pass ile bir damar tamir ediliyor. Yalnız bu damarın tıkanmasına neden olan faktörler eğer dikkat edilmez ise yeni rahatsızlıklar ortaya çıkabilecektir. Bunun anlamı by-pass olan bir kişi eğer by- pass olma nedenlerini ortadan kaldıracak uğraşılarda bulunmazsa her zaman olumsuz sonuçlar ile karşılaşabileceğini unutmamalıdır. Artık kendimi fazla yormamayı çalışıyorum. Bir bahçe işi yapıyorsam, bu işi yapmam gerekir düşüncesiyle değil, o an bu işi zevk için yapıyorsam yaparım. Yorulma aşamasına gelmeden arada bir 15 dakika yarım saat kadar bahçe işleriyle uğraşıyorum. Fakat bu konuda yorucu, fazla eforlu bir çalışma yapmamaya çalışıyorum. Özellikle enfarktüs geçirmiş olanların bu konuda dikkatli olmaları öneriliyor. Çok ağır kaldırmak ve fazla efor sarfedici hareketlerden sakınmada yarar var. Fakat konuyu bir tabu ve korku haline getirmek de gerekmiyor.
 
Bir ara Turgut Özal'ın vefat ettiği günlerde, bir profesör, Özal'ın by-pass olmasının yanlış olduğunu, onun ameliyattan 4-5 sene sonra ölebileceğini söylediğini, şimdi dediğinin çıktığı konusunda beyanat1ar vermişti. Türkiye'ye gerçekten bazı yenilikler getirmiş olan Turgut Özal'ın vefatından sonra, profesör olgunluğuna sahip olmayan bu kişinin söylediklerini aklıma takmıştım. Bu hocanın yaptığı tabiri caiz ise bir densizlikti. Ameliyat olan bir insana ömür biçmek ve bunu kamuoyu önünde başarılı bir yorum olarak söylemek, by-pass olmuş binlerce kişi için olumsuz bir duygu duymalarına neden olmaz mıydı? Bir profesör nasıl olur da bu kadar duygusuz olabilirdi? Acaba haklı mıydı? Yoksa diğer doktorlar bizi aldatıyorlar mıydı?
 
Bu soruları kendi kendime zaman zaman sormuşumdur. By-pass'lı kişilerin çeşitli duygular duyulabileceğini düşünmeden profesör hocamız nasıl oluyor da kamu oyu önünde bu şekilde konuşabiliyordu. Bu hocanın adını bile bilmem. Kim olduğunu da tanımam. Tanımak da istemem. Fakat çok kızdığımı da söyleyebilirim. Bu konuda konuştuğum kalp hocaları, 20 25 yıl önce ameliyat olmuş pek çok kişinin kendilerini ziyaret ettiklerini söylüyorlardı. Pek çok kişinin de diğer hastalıklardan vefat ettiklerini belirtiyorlardı. Öyleyse ne kadar yaşarsam yaşarım. Zaten insan ölecekse ölür gider. Fakat bir zaman sürecine bağlamak da çok yanlış düşünce olmaz mı? Bu düşüncelerle doktorlarıma çeşitli sorular sorduğumda aldığım cevaplar, her zaman beni tatmin etmiştir. Beni kandırdılar mı? Öyle olmadığım da artık biliyorum. By-passlı olarak uzun süre yaşayan ve diğer insanlar gibi başka nedenlerle vefat eden binlerce insan var ve şu an inanmıyorum ki benim de yaşama şansım diğer insanlar gibi. Elbette ki ben de birgün öleceğim. Bundan bir kaçış yok. Bu yarın da olabilir. Önemli olan süre biçilmesidir. Hollanda'da bir hastanın by-pass ameliyatlarının ilk çıktığı yıllarda ameliyat olduğu ve halen yaşamakta olduğunu bir gazete haberinde okumuştum. Şu an benim tanıdığım 10 yılı geçirmiş pek çok by-pass olmuş tanıdığım var. Hele hele 60- 70 yaşından sonra yapılan ameliyatların insanların ömür sürelerini uzattığı çok kesin bir sonuç. Bu konuda görüştüğüm doktorum, "by-pass olan kişiler eğer enfarktüs geçirmeden ve kalplerinde her hangi bir hasar meydana gelmeden bu ameliyatı olabilmişlerse, ömürleri kesin olarak uzayacaktır" diyordu. Çalışma konusundaysa, zamanında by-pass olan bir kişinin eski işine aynı güvenle devam etmesinde bir sakınca olmadığı merkezinde toplanıyordu. Ayrıca şu gerçeği de biliyorum ki, ameliyat olmasaydım ne rahatça yaşayabilir ne bunları yazabilir ne de çalışabilirdim. Bu ameliyatım, bir zorunluluk olduğu için yapıldı. Her halde moda olsun diye ameliyat olmadık. Öyleyse, ölünceye kadar ameliyattan önceki durumuma göre daha rahat yürüyebiliyor ve nefes alabiliyorsam bundan daha mutlu ne olabilir.
 
Özetle by-pass1ı olanların ömrü konusunda hiçbir düşünceye girmiyorum artık. Bugünlerimin ameliyat öncesi günlerimden daha iyi olduğunu biliyorum. Öyleyse ameliyattan beklediklerimi almış bulunmaktayım. Gerisi Yaratana kalmış. Yaşamak için de ümidim var. Hayat doluyum, yaşamaktan zevk alıyorum. Üçüncü yılımı tamamladığım bu günde bu mutlu duygular içerisindeyim. Hele geçen gün Ege Üniversitesinin ilk by-pass ameliyatlarına başladığı yıllarda İzmir’de ameliyat olan Nazilli'deki bir tanıdığın halen sağlıklı olarak yaşadığını duymam bu konudaki endişelerimi de ortadan kaldırdı. Ege üniversitesinde bu ameliyatlar uzun yıllar önce başladığına göre ömür uzunluğu yaratana kalmış bir konu.
Yazımı, bir akrabamın bizlere devamlı hatırlattığı ve umarım sizlerin de bildiği, Muhteşem Süleyman olarak tanıdığımız Kanuni Sultan Süleyman'ın söylediği bir beyit ile bağlamak istiyorum.
 
" Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi 
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" 
Tanrı hepimize sağlıklı ve huzurlu bir ömür versin.
 
Sağlıcakla.